26 Eylül 2017 Salı

Benim Kadar Sahiysen Koy Kantara Yüreğini

Bir çok insan sebze ve meyvelerinin en iyilerini tezgahının önüne diziyor ve torbalarımızı çürükleriyle dolduruyor.
İş işten geçince anlıyoruz bazı şeyleri. Dönüyoruz geriye ne satıcı, ne de tezgahı yerinde duruyor.
Vitrinine yaptığı yatırımın yarısını kişiliğine yapsaydı keşke insanoğlu.
~
Pazarın en iyi yerinde bir köşem yok. Camları jilet gibi, muazzam kombinleri olan bir vitrinim de yok.
Ne müşterim var, ne müşteriye ihtiyacım. Benim sattığım bir şey yok.
Ve sen; tüm eğilimleri kendini pazarlama, kendini olabildiğince iyi gösterme ve sürekli el değiştirme arzusunda olan kişi;
Benim kadar sahiysen koy kantara yüreğini!

25 Eylül 2017 Pazartesi

Fazlasıyla ve Olabildiğince

Fazlasıyla zarifti.
Gülümseyişi savaş meydanında beni atımdan indirdi.
Zırhımdan ve silahlarımdan kurtuldum.
İlk darbeyi göğsüme indirdi.

Olabildiğince güzeldi.
Bakışları bir kadının önünde bana diz çökmeyi öğretti.
Egomdan ve tabularımdan arındım.
İkinci darbeyi boynuma indirdi.

21 Eylül 2017 Perşembe

Zaman ve Mürekkep İlişkisi

Önüne binlerce sayfalık boş bir defter koyar hayat, ama yalnızca tek bir kalem verir.
Mürekkepli bir kalem.
Kaç sayfasını doldurduğun değil, sayfalarını nasıl doldurduğun önemli.
Bu ayrıntı aptalca yarışların içerisinde kaçırılıyor.
Tasarrufsuzca yaşarsın, yaşadın ve yaşayacaksın öyle mi?
Doğru sayfaya geldiğinde, yazacak onca şeyin olduğunda, en güzel cümlenin ortasında ya da hayatının şiirine başlamadan hemen önce ya biterse mürekkebin ?